İNSÜLİN DİRENCİ VE BESLENME TEDAVİSİ

24 Ocak 2023 16:24

Kilo kontrolünü amaçlayan çok sayıda diyet modeli mevcuttur. Temel prensip, tüketilen kaloriyi kısıtlamak, karbonhidrat ve/veya protein kısıtlaması gibi makro besin dengesini sağlamak ve egzersiz programı ile desteklemektir. Karbonhidrat miktarı kısıtlanmış diyetlerin serum glikoz ve insülin seviyelerinde düşüşe yol açabileceği gösterilmiştir.
İnsan vücudundaki geniş yağ dokusu depolarında bulunan yağ hücreleri fazla enerjiyi trigliserid olarak depolamaya ve gerektiğinde hormonal ve nöral uyarılarla depolanmış enerjiyi başka bölgelerde kullanılmak üzere serbest yağ asitleri olarak serbest bırakmaya adapte olmuşlardır.
Obezite insülin direncinin en sık nedenidir. Diyabet henüz gelişmeden, obezite ve insülin direnci birlikteliği görülebilir. Beta hücre fonksiyonları bozulmamış obez bireylerde insülin direncini kompanse etmek için insülin sekresyonu artar. Obezite basitçe alınan enerjinin tüketilenden fazla olması ile gelişir. Yeni çalışmalar glikoz, früktoz, mısır şuruplarını içeren gıdaların fazla miktarda tüketilmesinin insülin direncini, tip 2 diyabet riskini ve obeziteyi özellikle arttırdığını göstermektedir. Kan şekerinin yükselmesi ile ortaya çıkan belirtilerden bazıları; aşırı susuzluk hissi, sık idrara çıkma, yorgunluk, halsizlik, açıklanamayan kilo kaybıdır.
İnsülin direnci, obezite ve abdominal yağ dokusu kitlesi ile yakından ilişkili bir metabolik bozukluktur. İnsülin direncinin patogenezine dönük yeni araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. İnsülin direnci bulunan hastalarda yapılan çalışmada enfeksiyon gelişme sıklığının arttığı gösterilmiştir
Kimler Risk Altında?
ideal kilosundan fazla olanlar/
Beden kitle indeksi 25'den fazla olan kişiler
Bel çevresi erkeklerde 94 cm'den,
kadınlarda 80 cm'den fazla olan kişiler
Ailesinde şeker hastalığı olan kişiler
Gebelik sürecinde gestasyonel diyabet tanısı almış olan kişiler
Gün içerisinde hareketsiz olan, fiziksel aktivitesi kısıtlı bireyler
Tansiyon ve kalp hastalığı olan bireyler
Glisemik indeksi yüksek olan besinlerden uzak durun, glisemik indeksi düşük olan besinleri daha sık tüketin.
Haftada en az 150 dakika yürüyüş veya egzersiz yapın.
Sebze ve meyve tüketiminizi düzenli olarak öğünlerinize ilave edin. Günde 4-5 porsiyon sebze, 2-3 porsiyon meyve tüketebilirsiniz.
NASIL
BESLENMELİYİZ?
1.Basit şekerden ve basit şeker içeren besinlerden uzak durulmalı.
2.Karbonhidrat içeren besinleri tek başına tüketmemeye özen gösterin, yanına süt/yoğurt/peynir veya badem/fındık/ceviz gibi protein kaynağı olan besinler eklemek kan şekerini kontrol altına almanıza yardımcı olabilir.
3.Çok uzun saatler aç kalmayın ve 3 ana öğünü atlamayın.
4.Meyvelerin suyu yerine kendisini tüketmeye özen gösterin çünkü meyveler aynı zamanda lif içerirler ve bu sayede kan şekerini daha yavaş yükseltirler. Meyve tüketirken porsiyon ölçülerine de dikkat edin, meyve karbonhidrat içeren bir besin olduğu için fazla tüketmek kan şekerinizi kontrol altına almanızı zorlaştırabilir.
5.Beyaz ekmek yerine tam buğday, tam çavdar ekmeği, pirinç yerine bulgur tüketmeye çalışın. Tam tahılların tüketimine özen gösterin.
6.Haftada en az 2-3 kez kuru
baklagil tüketin.
7.Yoğurt, kefir, pancar
gibi probiyotik besinleri beslenmenize ekleyin.
8.Gün içinde en az 2 -2.5 litre su içmeye özen gösterin
9.Öğünlerinizde mutlaka protein kaynağı besinlere yer verin.
10.En önemlisi de düzenli egzersizi hayatınızın bir parçası haline getirmelisiniz
24.01.2023
Diyetisyen Merve ERYEĞİT

Bu haber 782 kez okunmuştur.
  Yükleniyor...